Bu bayram hazır İstanbul biraz sakinleşiyorken sevdiklerinle beraber kaliteli vakit geçirebilmen için sana Bayramda İstanbul ile Kalacaklara Yürüyüş Rota Rehberi hazırladık. Melih Uslu’nun Yürüyerek İstanbul adlı kitabından seçtiğimiz üç farklı bölgede hazırladığımız bu gezi planında, İstanbul’u tarihi yürüyüş rotaları keşfetme ve tanıma fırsatı bulacaksın. Daha fazla zaman kaybetmeden kaydırmaya başlasan çok iyi olur!
1.ROTA: İKİ YAKA
Rumelikavağı
Deniz havası alarak yapacağın bir kahvaltıyla güne başlamak semte geniş açıdan bakmak için şahane bir fikir olabilir. Kahvaltını yaparken etraftaki balıkçı restoranlarına da göz atmanı tavsiye ederiz çünkü hala balıkçılığın b ir geçim kaynağı olduğu bu yer adeta bir balıkçı kasabası gibi olduğundan akşam yemeği fikri de fena olmaz sanıyoruz. Bulunduğu konum itibariyle de oldukça önemli bir yere sahip olan Rumelikavağı adeta içini ısıtacak.
Telli Baba
İstanbul’un eski adetlerinden süregelen türbe ziyaretlerine kendini yakın hissediyorsan Telli Baba’ya uğramanı şiddetle tavsiye ederiz. Amacımız, Rumelikavağı’ndan Telli Baba’ya doğru yavaş yavaş yürüyerek giderken Boğaz’ın ormanla karışımına tanıklık etmen. Çocuklarla yürümek zor derseniz, dolmuş veya taksi de kullanabilirsiniz pek tabii.
Plajlar
Evet, İstanbul’da da hala plajlar var ve biz İstanbul yürüyüş rotaları listesine dahil etmezsek olmaz! Elmas Kum ve Altınkum Kadınlar Plajı, bu bayram su henüz ısınmadığı için denize giremeseniz de güneşlenmek için harika bir fırsat. 1929 yılında açılan ve aile plajı olarak kullanılan Altınkum’a o zamanlar karadan ulaşım olmadığından Sirkeci’den vapur seferleri olurmuş. Neyse ki bugün, karadan gayet kolay ulaşımı mevcut.
Rumeli Feneri
Rumeli Feneri’ne uğramadan olur mu, olmaz. Rumelikavağı’ndan da ulaşımı oldukça rahatken bir uğrayın çünkü Rumeli Feneri, 1855 yılında İngiliz ve Fransız gemilerinin Boğaz’ın Karadeniz girişini kontrol etmek için yapılmış, epey köklü bir tarihe sahip anlayacağın. Es geçmek olmaz!
İskele
Rumelikavağı’nı gezdim akşama doğru karşıya geçeyim Anadolukavağı’nı da gezeyim diyorsan, tam burada olmalısın. Yolcuğun oldukça kısa sürecek, güvertede oturup Boğaz’ın eşsiz güzelliğine kısa bir süre de olsa tanıklık edeceksin.
Anadolukavağı
Anadolukavağı, Rumelikavağı’na göre biraz daha hareketli gelebilir sana ki bayram günü, gezmek için dışarı çıkan çoğu insanın uğrak noktası olacağını düşünürsek, evet biraz kalabalık olacaktır. Kaleleriyle tarih boyunca önemli bir yere sahip olan bu yerin dükkanları önceleri balıkçıların ihtiyaçlarını karşılamak için geceleri de açık olurmuş ki günümüzde de bu alışkanlık devam ediyor neredeyse. İstanbul için Anadolukavağı turistik bir sahil kasabası niteliğinde, şehrin akışından uzak olması dikkatleri üzerine çekiyor.
Kafe & Balık Restoran & Dondurmacılar
Anadolukavağı’nda güzel bir yere oturup soluklanmak, bir şeyler atıştırmak veya balık restoranlarda güzel bir akşam yemeği yemek için kafe ve restoranlar oldukça çeşitli. Öyle ki seçim yapmakta zorlanabilirsiniz bile. Dondurmacılar da neredeyse her köşe başında yerini almış, çocuklar burayı en çok bu yüzden sevecek!
Yoros Kalesi
İki Yaka Rotamızın sonuna geldik. Kapanışı Yoros Kalesi ile yapıyoruz. Onca güzel yer gezdikten, yorulduktan ve karnını iyice doyurduktan sonra sıra yediklerini eritmeye geliyor diyebilir miyiz, deriz tabii. Çok değil bir iki saat yürüyüş mesafesinde olan Yoros Kalesi, Bizanslardan kalma bir yapı ve hakkında Yunan mitleri bile mevcut. Kale, köklü geçmişine rağmen oldukça iyi durumda. Burada, her iki yakayı birden seyretme imkanına sahip olacak ve İstanbul’a bir kez daha hayran kalacaksın.
İki Yaka rotanı senin için haritada işaretledik
2.ROTA: SURLAR
Samatya Meydanı
Meydanı çevrelen balıkçılar, lokantalar, meyhaneler ve kahvehaneler karşılayacak seni. Samatya, Bizans ve Osmanlı tarihini içinde barındıran bu yer kendini azınlıkların yaşam alanı olması ve çevresinde pek çok kilisenin olmasıyla kendini belli ediyor. Meydana açılan dar sokaklarda bulunan kiliseler ve ahşap evler seni adeta eski İstanbul’un tınısına tanıklık ettirecek. İkinci Bahar dizisi burada çekilmiş ve dizide yakılan küçük kebapçı dükkanı o haliyle bırakılmış. Bu da Samatya’ya ayrı bir hava katmış tabii.
Develi Restoran
Meydanda bulunan bu restoran köklü geçmişiyle seni Gaziantep’in tatlarıyla tanıştırıyor. Oldukça çeşitli olan menüsüyle harika bir akşam yemeği için iyi bir alternatif olabilir. Son dönemde ününü iyice arttıran restoran pek çok yerli – yabancı yayında İstanbul’un en iyi restoranlarından biri olarak önerilmiş. İstanbul’da bu denli iyi yapılan yöresel yemekleri başka bir yerde bulma olasılığın oldukça az, burayı değerlendirmeni şiddetle öneririz!
Sulu Manastır
Meydanın hemen karşısındaki merdivenlerden caddeye çıkıp yokuşu tırmandığınızda oldukça ihtişamlı bir Ermeni kilisesiyle karşılaşacaksınız. Sulu Manastır, eski bir Bizans kilisesinin yerine yaptırılmış. Sulu Manastır olarak bilinmesinin sebebi içinde bulunan ayazmadan kaynaklı. Kilisenin bahçesinde hala eğitim veren bir ilkokul bile mevcut, çoğu Ermeni kilisesinde olduğu gibi.
Ayios Konstantinos Eleni Kilisesi
Eski bir Bizans kilisesi olan Ayios Konstantinos, çevrenin en bakımlı kiliselerinden biri. İstanbul’un fethi sonrası Rum azınlıklara sunulan kilise Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden inşa edilmiş. Çan kulesinde II. Abdülhamid’in isminin yazılı olmasından onun döneminde yapılmış olabileceğini tahmin ediyoruz. Kilisenin duvarlarındaki güneş saatine ve içerisinde bulunan Rum okuluna mutlaka bir göz atın.
İmrahor İlyas Bey Camii
Ayios Konstantinos’a oldukça yakın olan karşılaştığımız bu yapı Bizans döneminden kalma. Önceki ismi Studion olan yapı, İstanbul’da kalıntıları bugüne kadar kalan en eski yapı olmasıyla önemli bir yere sahip. Zamanında ruhani bilimlerin yapıldığı bir okul olmasıyla da oldukça ilgi çekiyor. Cumhuriyet’ten sonra müzeye çevrilen yapının eski kalıntılarını görmek seni tarihler arası kısa bir yolculuğa çıkaracak.
Yedikule Sokakları
Evliya Çelebi’nin Yedikule’yi anlatmasından anlıyoruz ki burası önceleri rengarenk çiçeklerin, güzel evlerin olduğu yeşili bol bir alanmış fakat tabii şehirleşmenin etkisiyle eski halinden pek eser kalmamış. Yalnız Bucak Sokak’ta bulunan ahşap evler sizi biraz da olsa Yedikule’nin eski haline götürebilir. Burada ilgi çeken şey, eski Rum meyhaneleri geleneğini halen devam ettiren tek tük mekanın ve sokaklarının neredeyse gün boyu canlı olması. Bu yüzden, gidip görmeye değecek bir yer.
Yedikule Hisarı Müzesi
Yedikule’ye gelip Yedikule Hisarı’nı görmemezlik etmeyin. Fatih Sultan Mehmet tarafından fetihten hemen sonra yaptırılmış. Osmanlı zamanı boyunca burası zaman zaman devlet hazinesini saklamak için, zaman zaman padişahın aslanlarına bakılmak için, zaman zamansa zindan olarak kullanılmış. Genç Osman, yeniçeriler tarafından burada idam edilmiş. Oldukça tarih kokan, deniz manzarasıyla kendine hayran bırakan Yedikule Hisarı şimdilerde müze olarak ziyaret edilebiliyor.
Theodosius Surları
Bizans İmparatoru Theodosius tarafından yaptırılan surlar İstanbul’un en eski tarihi yapılarından. Bu surlar, güzel İstanbul’u uzun yıllar saldırılara karşı korumuş; İstanbul’u adeta sarıp sarmalamış. İlk yapıldığında ondan fazla kapısı olan surun bugün sadece 3 kapısı ayakta kalabilmiş: Yedikule Kapısı, Mevlana Kapı ve Silivri Kapı. Ayrıca Yedikule Kapısı’nın iç kısmında kalan Bizans kartal kabartmasını da görmeni şiddetle tavsiye ederiz
Tarihi Safa Meyhanesi
Zamanında meyhaneleriyle meşhur olan Yedikule geleneğini devam etmek istiyorsan buraya kesinlikle uğramalısın. Hatta öyle ki semtin meyhanelerden gelen sesler dolayısıyla ‘Küçük Paris’ olarak anıldığı yazıyor bazı kaynaklarda. Burada bulunan Safa Meyhanesi, gerek mimarisi gerek iç tasarımıyla eski zamanın ruhunu hala içinde barındırmayı başarabilen tek mekan. Güneşin batışıyla birlikte üzerindeki yorgunluğu atmak için rakı – balık fikri hiç de fena görünmüyor.
Semaver Kumpanya
Gezilecek görülecek yerleri gezip gördükten ve karnınızı doyurduktan sonra günü kültürel bir aktiviteyle tamamlamak kadar dolu dolu hissettiren çok az şey vardır. 1974 yılından beri varlığını sürdüren Çehre Tiyatrosu’na uğrayın. Daha sonraları Semaver Kumpanya’sına dönüştürülen tiyatro, yarım asırdır varlığını sürdürmesiyle oldukça dikkat çekiyor. Sait Faik’in Semaver ve Kumpanya hikayelerinden esinlenerek adını alan sahnede bir kukla tiyatrosu da mevcut. İstanbul yürüyüş rotaları da böyle bir finali hak ediyor!
Surlar rotanı senin için haritada işaretledik
3.ROTA: ADALAR
İstanbul Gezi Planı yazımıza adalarla devam ediyoruz. Bayramın üç gününü sakince ve doyasıya gezmen için her güne bir ada rotası planladık. Ada havasına doyduğun ve dolu dolu geçirdiğin bir bayram olması için vakit kaybetmeden kaydırmaya başlayabilirsin!
Büyükada İskelesi
İlk durağınız Büyükada! Sabah erkenden gelip, adanın martı sesleriyle kahvaltı yapmak oldukça iyi bir fikir olabilir. Kahvaltıdan sonra, iskeleden henüz uzaklaşmamışken Osmanlı Neo – Klasik mimarisin bir örneği olan iskele binasına mutlaka göz atmanı öneririz. 1914 yapımı olan bina ilgi çekici bir geçmişe sahip. Kubbeli olan çatısı, içindeki çini süslemeleri ve rengarenk pencereleriyle göz dolduran bir yapı.
Anadolu Kulübü
İskeleden çıkıp karşıya doğru yürüdüğünüzde saat kulesinin bulunduğu çarşıya varacaksın. Bisikletçilerin, dondurmacıların ve dükkanların bulunduğu meydanın sağında ve solunda iki mahalle bulunuyor. Sana önerimiz, bir bisiklet kiralayıp ada sokaklarını karış karış gezmen olur. Sahil boyunca uzanan caddeden Dil Burnuna doğru ilerlediğinde çift kubbesiyle dikkatleri üzerine çeken Splendid Oteli’ni, çaprazında ise Anadolu Kulübü’nü göreceksin. Bu yapı, 1907 yılında İngilizler tarafından Yat Kulübü olarak yaptırılmış. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Atatürk’ün isteği üzerine diğer şubesi Ankara’da bulunan Anadolu Kulübü’ne dönüştürülmüş. Atatürk buraya hem konuklarını ağırlamak hem de dinlenmek için çok kez gelmiş. Binanın içinde Atatürk’ün Büyükada’da çekilmiş fotoğraflarına ayrılan bir kısım da ayrıca bulunuyor.
Ada Köşkleri
Büyükada’nın diğer adalardan farklı içinde pek çok zenginliği barındırması sanıyoruz. Pek çok kesimin zaman zaman ikamet noktası olan Büyükada, kısa sürede seçkin kesimin de batılı yaşam için uğrak noktası olmuş. İşte bu yüzden Büyükada’da birbirinden gösterişli köşkler bulunuyor. Adanın en önemli köşklerinden biri olan Çankaya Oteli’ni, az ilerisinde bulunan Fabiato Köşkü’nü ve Hükümet Konağı’nı ve daha bir çok ihtişamlı köşkü görmeni şiddetle tavsiye ederiz.
Dil Burnu
Çankaya Caddesi boyunca yürüdüğünüzde Dil Burnu’na varacaksınız. Burası, ada sakinlerinin ve özellikle misafirlerinin piknik için vazgeçilmez seçeneği. Gün batımının en iyi burada izlenebildiği rivayetler de söz konusu olmasıyla buraya olan ilginin artması paralel pek tabii. Daha da fazlası, güney kısmında bulunan Yörükali Plajı’nda denize girilebiliyor!
Tahta Saray
Nizam Caddesinden yukarı, adanın ikinci büyük tepesi olan Hristos’a doğru tırmanmamak olmaz. Tepeye, Aşıklar Tepesi de deniyor ve hatta yamacında ağaçların gizlemiş olduğu bir Aşıklar Yolu da bulunuyor. Tepenin en üstünde Rum Yetimhanesi görünümüyle adeta fantastik romanlardan fırlamış gibi. Bu yetimhane, pek çok kimsesiz çocuğa sahip çıkmış zamanında.
Aya Yorgi Kilisesi
Büyükada deyince şüpheniz akıllara Aya Yorgi Kilisesi de geliyor. Adanın en yüksek tepesine yapılan kiliseye doğru çıkarken Dilek Yolu’ndan ilerleyeceksin. En azından içinden dilek tutmayı unutma! Oldukça köklü bir tarihe ve ihtişamlı bir görüntüye sahip olan kilise hakkında pek çok rivayet bulunuyor. Hemen yanında, yorgunluğunuzu atabileceğiniz ve İstanbul manzarası eşliğinde harika yemekler yiyebileceğiniz bir mekan da ayrıca mevcut.
Adalar Müzesi
Adalar Müzesi, İstanbul Adaları’nın tarihi dokusunu ve ruhunu gelecek kuşaklara aynen aktarılmak amacıyla yapılmış. İki aynı ana mekanda hizmet veren müze İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi unvanına da sahip olması niteliğiyle gidilip görülmesi gereken yerlerden biri kesinlikle.
Reşat Nuri Güntekin Evi
Adalar Müzesi’nin hemen az ilerisinde Türk Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden biri olan Reşat Nuri’nin evi seni karşılıyor. Yazar, bu evi 1937 senesinde almış ve 8 romanını burada yazmış. Tam bu noktada ada havasının, bir sanatçıya verebileceği en güzel şey ilham olsa gerek diye düşünmeden kendimizi alamıyoruz.
Hamidiye Camii
Şimdi sırada II. Abdülhamid’in inşa ettirdiği bu gösterişli cami var. Oldukça özenilmiş mimarisiyle ve renlerin birbirine nüfuz etmesiyle adeta görsel bir şölen sunan caminin şimdiki mescidi, önceleri mektep olarak düşünülen bir mekan olmasına rağmen Müslüman haklın çoğalması sebebiyle mescide çevrilmiş. Yakın zamanda restore edilen cami, tarihi dokusunu korumaya devam ediyor.
Ali Baba Lokantası
Yine gezdin, tarihle ruhunu doyurdun, köşklerin ihtişamlı görüntüsüyle gözlerini doyurdun ve sıra tabii karnına geldi! Belki de gezi planının en rahatlatıcı kısmı da burası, tüm günü değerlendirerek sohbet eşliğinde yemek yemek. Ali Baba Lokantası, Büyükada’nın balıkçı lokantalarından sadece birisi ama en iyisi. Bu yüzden, akşam yemeğin için burayı öneriyoruz. Şimdiden afiyet olsun!
Büyükada rotanı senin için haritada işaretledik
Heybeliada İskelesi
Vapurumuzun şimdiki durağı Heybeliada. Cumhuriyet öncesinde barındırdığı bakır madenlerinden ötürü ‘Halki’ adı verilen adaya Cumhuriyet sonrasında, uzaktan bakılınca heybeye benzediği için Heybeliada denmiş. Vapurdan inince sol tarafta Deniz Lisesi’nin ana girişini göreceksin. 1776’da Kasımpaşa’da kurulan ve Deniz Harp Okulu’nun temelini teşkil d-eden askeri okul buraya 1838’de nakledilmiş. İşte burası, keyifli ada yolculuğunun başlangıç noktası. Sahil boyunca sıralanmış kahvehaneler, lokantalar, Bahriye Mektebi, ada köşkleri ve tepede yeşillikler arasında gizlenmiş Ruhban Okulu gözüne çarpacak. Heybeliada’ya ilk vapur 1846’da gelene kadar kayıkla ulaşım sağlanırken, şimdi ise saat başı kalkan vapur ya da deniz otobüsüyle ulaşım çok kolay.
Aya Nikola Kilisesi
İskeleden çıktın, şimdi yapman gereken sağa doğru kıvrılan yolu takip etmek. Bu yolu sahilden takip edersen fayton durağına çıkacaksın. Rıhtımın arkasında çarşı içinde küçük bir meydan ve bu meydanın sol köşesinde Aya Nikola Kilisesi yer alıyor. Kiliseyi kare biçimindeki dört bölümlü çan kulesinden çok kolay tanıyacaksın. Bu kule aynı zamanda bir saat kulesi. Adanın ilk yerleşim bölgesi olan bu bölgede 1927 yılında sahil doldurulana kadar kilise denize nazır kalmış. Eski bir mabedin üzerine 1858’de kurulan Rum Ortodoks Kilisesi’nin duvarlarına, Helenistik mermer levhalardan birkaçı monte edilmiş. Kilisenin içindeki Hz. İsa ve on iki havarisinin resmedildiği tasviri mutlaka görmelisin.
Ada Sokakları
Bir yeri gezmenin en güzel yanı ara sokaklarda kaybolmak değil mi? Hafta içi sabah saatlerinde tenha olan ada sokaklarının tek sahipleri kediler oluyor. Deniz Lisesi’nin başlangıcını oluşturduğu Lozan Zaferi Caddesi’nden Halki Palas Oteli’ne kadar uzanan ana cadde üstünde ada köşklerinin muhteşem mimarisini göreceksin. Uzun yıllar ilkokul olarak hizmet verip sonradan halk kütüphanesi olan ahşap bina, Karamanyan Oteli ve Abbas Halim Paşa Köşkü cadde üzerinde görmen gereken yapılardan. Kuzeye bakan yamaçlara geldin, dik yokuşları aştın.. Bu yokuşları kesen birçok sokak var ve bu sokaktaki evler sahildekileri göre çok daha mütevazi. Nedeni ise şöyle, köşklerin henüz boy göstermediği zamanlarda burası bostanlarla dolu bir balıkçı köyüymüş de ondan. Şimdi o bostanlardan eser yok tabii… Adanın her köşesinde tarihi bir doku seni bekliyor. Yürürken her an bir camii, kilise, sinagogla karşılaşman mümkün. Adada önemli sayıda Süryani nüfus da mevcut. Eğer yürümek istemiyorsan bisiklet kiralayıp gezebilirsin.
Terk-i Dünya Manastırı
Çam Limanı’nı boylu boyunca yürüyüp batı ucuna geç ve soldaki ağaçlıklı yola sap, karşına ahşap bir kilise çıkacak. Eski bir manastır üzerine inşa edilen ‘Arseniyos Kilisesi’ 1868 yılında adada yaşayan bir papaz tarafından yapılmış. Issız bir tepeye kurulu kilisedeki Hz. Meryem, Aya Sypridon ve Hz. İbrahim ikonaları oldukça dikkat çekici.
Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi
Çiçeklidağ Sokağı’nın merdivenli yokuşunu çıkıp çamlıklar arasındaki üst yola yürüyünce, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evi karşılayacak seni. Ünlü yazarın 1912’de yaptırdığı dört katlı ahşap köşk, ince detaylarıyla çok güzel gözüküyor. İstanbul’un sıkıntılı hayatından buraya kaçan Gürpınar, hayatının son 30 yılını burada geçirmiş. Yazarın ölümünden 56 yıl sonra ise Kültür Bakanlığı burayı müze haline getirerek ziyarete açmış. Burada yazarın giysilerinden fotoğraf albümlerine kendini birçok parçayı görebilirsin.
İsmet İnönü Müzesi
Halki Palas Oteli’ne doğru birkaç dakika yürüdükten sonra sol tarafta İsmet İnönü’nün evini göreceksin. Dört katlı beyaz konağa, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ciğerleri rahatsızlanan İsmet İnönü gelip yerleşmiş. Adanın temiz havasından dolayı iyileşen Paşa buradan bir daha kopamamış ve yaz aylarını ailesiyle hep burada geçirmiş. İlk 10 yıl kirada oturan Paşa evi satın almak istemiş fakat para çıkışmayınca eşyasız olarak almışlar. Evin yeni eşyasını da Atatürk hediye etmiş. Evdeki sergilenen eşyalar yüzleri yenilenmiş olarak o dönemden kalma eşyalar. İnönü’nün ölümünden sonra ev İnönü Vakfı’na devredilerek bugünkü müze haline getirilmiş. Müzede ünlü devlet adamının birçok eşyasını görmek mümkün.
Halki Place Oteli
İsmet İnönü Müzesi’nden çıktığınızda ve cadde boyunca adanın batısına yürüdüğünüzde karşına gözlerini kamaştıracak bir yapı çıkacak, Halki Place Oteli. Bu konak, Ruhban Okulu konuklarını ağırlamak amacıyla inşa edilmiş ve günümüzde İstanbul’un en eski otellerinden biri. Otel, yüksel bir tepeye kurulmuş dolayısıyla Marmara denizine karşı olağanüstü bir manzara sahip. 1991 yılında yıkan yangında zarar görmüş olsa da özenle restore edilmiş ve aslına uygunluğunu korur vaziyete getirilmiş.
Değirmen Burnu
Bir zamanlar Hüseyin Rahmi’nin bisikletiyle sahile indiği eski adıyla Piyasa Caddesinden aşağı indiğinde Değirmen Burnu’na dek uzanan yolun sonu bir piknik alanına ulaşıyor. Adanın yüksek tepelerinden biri olan Ümit Tepe’nin eteğinde bulunan burun ismini sahilin kenarındaki yel değirmeninden almış. Tam karşıda, Sait Faik’in ay ışığına karşı tersine kapanmış bir kaşık olarak nitelendirdiği Kaşıkadası bulunuyor. Buraya piknik yapmak için gitmediysen bile güneşi batırıp evine öyle dönmen gayet makul olacaktır.
Ruhban Okulu
Ruhban Okulu, Heybeli’nin bir başka yüksek tepesinde bulunuyor. Bu yüzden, tırmanmaya devam! Tarihi 13. yüzyıla kadar uzanan Ruhban Okulu, Heybeli Ada Rum Erkek Lisesi olarak da tanınıyor. Hemen bitişindeki 809 kuruluş tarihli Aya Triada Manastırı, Ortodoks din adamı yetiştirilmesi amacıyla inşa edilmiş. Tabii asırlardır varlığını korumuş olsa da pek çok savaş, deprem ve yangına maruz kalmış lakin özenle de restore edilmiş. Gidip, tarihin asırlık dokusunu hissetmek senin için iyi bir deneyim olabilir.
Heybeliada rotanı senin için haritada işaretledik
Kınalıada
Prens Adaları’nın en küçüğü ve İstanbul’a vapur güzergahına göre en yakın olan Kınalıada’ya vapurla geçerken sakin olsun istersen sabahın erken saatlerini tercih etmelisin. Hele bayram günü oldukça kalabalık olacağını tahmin ettiğimizden bu ayarımızı göz önünde bulundurmanı tavsiye ederiz.
Sirakyan Evleri
İskele çıkısında, hemen sol çaprazda kalan Sirakyan evleri adanın en gözde mimari yapılarından. 1900’lü yıllarda ticaret yapan Sirakyan Ailesi tarafından yaptırılan bu evler birbirine simetrik bir biçimde inşa ettirilmiş. Oldukça büyük olan evlerin 11’er odası bulunuyor. Anlaşılan Sirakyan Ailesi bir hayli kalabalıkmış dedirtiyor insana. Ön yüzü denize bakan evlerin arka kısmında ise bahçe bulunuyor.
Su Sporları Kulübü
Su Sporları Kulübü, bir bakıma Kınalıada’nın sembolü. Sebebi 1968yılından bu zamana kadar aktif bir şekilde faaliyet göstermesinin yanı sıra Türkiye’nin ilk olimpik yüzme havuzuna da ayrıca sahip olması. Tahmin edersin ki uzun yıllar boyunca pek çok yüzme şampiyonunu ve sporcusunu ağırlamış. Üye olma koşulu ile olanaklarından faydalanabilir, yüzme kurslarına katılabilirsin.
Hristos Manastırı
Hristos Manastarı, konumu sayesinde Panoromik bir İstanbul manzarası sunuyor. Çam ağaçlarının gölgesinde bulunan çayırlık alan adanın gözde piknik yerlerinden. Adanın üç büyük tepesinden biri olan Manastır Tepesi’nin en ucuna kurulan Hristos taş mimarisiyle dikkat çekiyor. 803 yılında Bizanslı bir general tarafından yaptırılan manastırın iç kısmında bir kilise bulunuyor. Uzun yıllar keşişlerin uğrak noktası olmuş; pek çok savaş, deprem ve yangına maruz kalmış. 19. yüzyılda restore edilen manastır, Rum Kız Yetimhanesi’ne dönüştürülse de 1017’de Türkiye’ye gelen Beyaz Ruslar için boşaltılmış. Şimdi ise yılın bazı dönemlerinde ibadete açılması dışında terk edilmiş bir vaziyette duruyor.
Kınalıada Camii
Benzerine kolay kolay rastlanmayan modern mimarisiyle sırada Kınalıada Camii var. Deniz kenarına inşa edilen cami, manzarasıyla ibadet etmek isteyenlerin kesinlikle uğraması gereken bir ibadethane. Caminin hemen solunda Jarden Mahallesi’ne ulaşacaksın. Mahalle ismini, zamanında burada bulunan Jarden Gazinosu’ndan almış. 1900’lerin şık hanımefendileri ve beyefendilerinin vazgeçilmez mekanı Jarden Gazinosu, zamanın eğelenceli sokak gösteriyle nam salmış bir yer. Cambazların gösteriler düzenlediği, insanların birbirleri arasında spor müsabakaları yaptığı, bol sohbetli ve sesli cıvıl cıvıl bir ortama sahipmiş. Günümüzde eski ihtişamından pek eser kalmasa da yine de gidip görülmeye değer olduğunu düşünüyoruz.
Ada Sokakları
Ada merkezinde sizi İskele Meydanı bekliyor olacak. Burada yine, gezmenin en keyifli olan kısmı; sokak aralarında kaybolacaksın. Temmuz ve ağustos aylarında hareketlenen Kınalıada sokakları, bu zamanda oldukça sakin olacağından içine sindire sindire gezmen en doğrusu olacaktır. Ne yazık ki 1980’lerden itibaren başlamış olan yazlık ev furyasına Kınalıada’da maruz kalmış ve ahşap evlerin yerini yeni yapılar doldurmuş. Buna rağmen Sirakyan evleri, Akasya Caddesi’ndeki Acemyan, Çakıryan ve Jarden yolundaki Derunyan Köşkü hala varlığını sürdürmekte devam ediyor.
Çınaraltı
Kafelerin, dükkanların, dondurmacıların çevrelediği İskele Caddesinden, Jarden yoluna doğru yürüdüğünde küçük bir meydana çıkacaksın, burası adalıların buluşma noktası: Çınaraltı. Burada bir şeyler yiyip içerek arkadaşlarınla sohbet edebilir, dinlenebilirsin. Koca bir çınarın gölgesinin altına konumlandırılmış masa sandalyeler oldukça nostalji havasında. Güneşin batmasıyla birlikte ortamı aydınlatan kandillerle yenilen yemeklerin favorisi tabii deniz ürünleri oluyor.
Kiliseler
1833 yılından beri Ermeni halkının çoğunun yaşadığı Kınalıada, Cumhuriyet’in ilanıyla da Ermeni entelektüellerinin önemli buluşma noktası olmuş. Adalar’ın havasının ve özgür yaşam alanın getirdiği rahatlıkla beraber Kınalıada’da da pek çok hatırı sayılır ünlü yetişmiş. Akgünlük Sokağındaki Surp Krikor Lusaroviç Kilisesi, Ermenilerin adadaki ibadethanesi. 1857 yılında yaptırılan ibadethane çan kulelisiyle dikkat çekiyor. Çınarlı Köşk Caddesi’nde bulunan bir diğer kilise Panagia Kilisesi, Rum Ortodoks halkına ait.
Plajlar
Kınalıada’yı diğer adalardan ayıran bir diğer önemli özelliği plajlarının çevresini kaplaması. İskele boyunca Kınalı Su Sporları Kulübü’ne kadar olan bölge Flamingo Yolu olarak isimlendirilmiş. Buradan doğru adanın arkalarına doğru yol aldığında seni ağaçların gizlediği birkaç küçük kumsal karşılayacak. Gözünün tuttuğu herhangi bir koyda rahatça denize girebilirsin. Oldun yer, adanın tam arkası olacak. Bunu karşında beliren Yassıada ve Sivriada’nın görüntüsünden anlıyor olacaksın.
Mimoza Lokantası
Kınalıada’nın en köklü lokantası olan Mimoza Lokantası, çevredeki balık lokantalarının da gözdesi olması sebebiyle bize bir güven vermiyor değil. Gün boyu sakin olan lokanta, güneşin batışıyla akşam yemeğine gelen misafirleriyle adeta dolup taşacak gibi oluyor. Mekanın yaz ayları için ayrılmış, deniz kıyısında bir bölümü de ayrıca mevcut. Küçük olmasına rağmen gezilecek o kadar çok güzel yeri varki Kınalıada’nın, gün sonunda yorulacağını ve açıkmış olabileceğini tahmin ediyoruz. Mimoza Lokantası seni bekliyor olacak! Mimoza ile bayramın tadını İstanbul ile Kalacaklara Yürüyüş Rota Rehberi sayesinde çıkardığını umuyoruz.
Kınalıada rotanı senin için haritada işaretledik
En iyi etkinlikler, dizi-film listeleri, konserler, sergiler ve çok daha fazlası için diğer içeriklerimize göz atmayı unutma!
#UykuDışı her şey için Eventmag’i takipte kal.
Bayram tatilini evde geçirip dizi – film izlemek istenler için fikir birkaç öneri:
Politik Dizi – Film önerileri için tıkla
Ağlatan Dizi – Film Önerileri için tıkla
En iyi 5 Aksiyon Filmi – Netflix için tıkla
Konser, festival, sergi, tiyatro ve kültür sanat etkinliklerinden oluşan listeler ve haberler için tıkla
Dizi, film, video ve podcast önerilerinden oluşan listeler ve haberler için tıkla
Private Club’a başvurmak ve hediye bilet kazanmak için tıkla
Eventmag’i Instagram’da takip et